Bu yazının içeriği
Bir önceki bölümü şu soruyla bitirmiştim: “Bir insanın kendi hakkındaki bazı şeyleri elemesi ve zorlayıcı bir sebep olmaksızın başka biri olmaya çalışması neden mantıklıdır? İnsanlar neden oldukları kişiyi değiştirmek ister?”
Efendi erkek sendromunu mümkün olan her açıdan inceleyerek geçirdiğim yıllardan sonra, bu soru için kulağa mantıklı gelen bir cevap buldum: Çünkü bir çocuk ya da bir erkek olsun, kişi kendini bu dünyada kendisi olarak güvende ya da kabul edilmiş hissettirmez. Efendi erkek olmak bir çocuk ya da adam olarak güvende ve kabul edilmiş hissettirmeyen durumlarla başa çıkmanın bir yoludur. Dahası, bir çocuğun ya da yetişkinin kendini feda edebileceği tek şey, kendisi olmanın kötü veya tehlikeli bir şey olduğunu düşünmesidir.
Bu kitabın öncülü, gençlik yıllarında tüm efendi erkeklerin ailelerinden ve çevrelerindeki dünyadan, kendileri olmanın güvenli, kabul edilebilir ve arzulanabilir olmadığı mesajını almalarıdır.
Peki, efendi erkekler bu mesajları nasıl alıyor ve bu mesajlara neden bu şekilde tepki veriyorlar? Sıradaki bölüm, ailelerin ve toplumun harika, küçük çocukları sevilmek için “iyi” olmaları gerektiğine inanan erkeklere nasıl dönüştürdüğü üzerine kısa bir kurstur.
Bireylerin hayatındaki en etkileyici zaman doğumdan beş yaşına kadar olan dilimdir. Bu ilk beş senede çocuğun kişiliği çevresinden önemli ölçüde etkilenir. Bu zamanda en güçlü etki çocuğun ailesinden ve akrabalarından gelir. Burası efendi erkek sendromunun geldiği yer olarak incelememiz gereken yerdir.
Çocuklar hakkında anlamamız gereken iki önemli olay var. Birincisi, çocuk dünyaya geldiği zaman tamamen muhtaçtır. İhtiyaçlarının farkına varmak ve onların zamanında karşılanması için diğerlerine bağımlıdır. Bu bağımlılığın bir sonucu olarak, her çocuğun en büyük korkusu terk edilmedir. Çünkü çocuk için terk edilme ölüm demektir.
İkinci olarak, çocuklar ego-merkezlidir. Bunun anlamı kendilerinin doğal olarak evrenin merkezi olarak görürler ve her şey onların etrafında dönüyordur. Bu yüzden, başlarına gelen her şeyin nedeninin kendileri olduğuna inanırlar.
Bu iki faktör –terk edilme korkuları ve ego merkezli olmaları- tüm çocuklar için güçlü bir dinamik yaratıyor. Bir çocuk bir çeşit terk edilme tecrübe ettiğinde buna neden olan şeyin kendisi olduğuna inanır. Terk edilme tecrübeleri aşağıdakileri içerir:
Her çocuk mükemmel olmayan bir dünyaya ve mükemmel olmayan bir aileye doğduğu için her çocuğun terk edilme deneyimi vardır. İnançları bu acı olayların merkezinin kendisi olduğu olsa da ki bu hayatın yanlış yorumlanmasıdır, çocuğun dünyayı anlama adına başka bir yolu yoktur.
Bu terk edilme deneyimleri ve toy, ego-merkezci yorumlama bazı çocuklarda onların oldukları gibi kabul edilmediklerine dair bir inanç yaratır. Hayatlarındaki önemli insanların onları terk etmesine neden olan onlarda bir sorun olduğu inancı yerleştirir. Terk edilme tecrübelerinin onlardaki bir sorundan değil de, ihtiyaçlarını karşılaması gereken insanlardan kaynaklandığını anlayamazlar.
Terk edilme tecrübelerini yorumlayan toy ve ego-merkezci yorumlanması toktik utanç denilen bir durum yaratır. Toktik utanç birisinin doğal olarak kötü, hatalı veya sevilmez olduğu inancıdır. Toksik utanç birinin sadece bir tane kötü bir şey yapması değil, çekirdekten kötü olduğuna dair inançtır.
Terk edilme deneyiminin ve bu olayların hatalı yorumlanmasının bir sonucu olarak, tüm çocuklar bir hayatta kalma mekanizması olarak aşağıdaki üç önemli şeyi geliştirirler:
Çocuklar bu üç hedefi gerçekleştirmek için birden fazla yaratıcı yol bulabilirler. İç görüleri, tecrübeleri ve kaynakları limitli olduğundan, bu hayatta kalma mekanizması sıklıkla etkisizdir ve bazen mantıksız görünür. Mesela yalnız hisseden bir çocuk ailesinin dikkatini negatif yönde çekmek için yaramazlık yapabilir. Acıyı ve negatif ilgiyi çekmek çocuk için mantıksız görünse de, davranışının sonuçları yalnız ve izole olmak kadar kötü hissettirmeyecektir.
“İyi” olmaya çalışmak –diğerlerinin ondan olmasını istediğine inandığı gibi olmak- terk edilme tecrübesini ve toksik utancın bir sonucunu yaşayan çocuğun geliştirebileceği birçok olası koddan bir tanesidir.
Ben efendi erkek tutumlarımı ve davranışlarımı ilk keşfettiğimde, tüm parçaları nasıl bir araya getireceğim hakkında bir fikrim yoktu. Oldukça iyi bir aileden geldiğime ve iyi bir hayat yaşamış olduğuma inanıyordum. Benimkine benzer davranışları olan diğer erkekleri gözlemlemeye başladığımda, kendi duygusal ve davranışsal örüntülerinin temellerinin nereden geldiğiyle alakalı bir öngörü eksikliği yaşadıklarını gördüm.
Çocukluklarını sorguladığımda, efendi erkekler sıklıkla bana “harika”, “mükemmel” yetiştiklerini söylediler. Yine de, bu erkekler kusurlarını saklamayı benimsemişlerdi ve diğerlerinin onlardan olmalarını istediğine inandıkları gibi olmaya çalışıyorlardı. Bu faktörler şunu gösteriyor ki erken yaşamlarında bir noktada durumları ideal olmaktan uzaktı.
Alan, Jason ve Jose, hepsi efendi erkekler. Bu erkeklerden her biri farklı çocukluk tecrübesine sahipler. Hepsi benzersizdir ancak efendi erkek kodlamaları yetişkin hayatlarında modası geçmiş kalıyor. Farklılıklarına rağmen, hepsi dedikleri gibi “tamam” olmadıkları çekirdek inancını geliştirmişler. İçselleştirdikleri toksik utancın sonucu olarak, her biri onay arama ve kusurları gizlemeyi içeren hayat paradigmaları geliştirmişlerdi. Eğer sevilme umutları olacaksa, ihtiyaçları karşılanacaksa ve problemsiz bir hayat yaşayacaklarsa bu adamların hepsi bu hayat stratejilerine ihtiyaç duyacaklarına inanmışlardı.
Alan
Tek ebeveynli bir ailenin üç çocuğunun en büyüğü, Alan kendisine ve annesine hiç acı vermemekle övünürdü. Çocukken sporda ve okulda iyi performans gösterirdi. Bunların kendini diğer kardeşlerinden ayıracağına ve annesini gururlandıracağına inanırdı. Alan ailesinde üniversite diploması alan ilk kişiydi, bu da onu özel yapacağına inandığı diğer faktördü.
Alan’ın babası alkolik, aileyi Alan yedisindeyken terk etmiş. Erken yaşlarda, Alan babasından 180 derece farklı olma kararını almış. Bunun sonucu, kendisiyle sabırlı, verici ve dengeli olması konusunda gurur duymuş. Alan babası gibi kızgın ve aşağılayan tarzda olmamak için çok çalışmış. Kilisedeki gençlik grubunda aktif bir lider ve bir genç olarak hiç alkol veya uyuşturucu kullanmamış.
Alan’ın annesi tutucu bir Hristiyan, Alan’ı bir tarikatın içinde büyüttü. Normal düşüncelere, dürtülere ve davranışlarsa sahip olduğu için günahkâr olduğuna inanmaya başladı. İyi bir Hristiyan olmak için çok çalışsa da, bir hata yapabileceği ve sonsuz acıyla cezalandırılacağı korkusunu hep içinde taşıyordu.
Alan annesinin bir aziz olduğuna inandı. Çocukları için her şeyi yapardı. Dinlerdi ve eleştirmezdi. Sıklıkla, annesi ve Alan babasının yaptığı “kötü” şeylerin acısını birbirleriyle paylaşırlardı.
Birden fazla kere, Alan’ın annesi ona oğullarını babasından farklı yetiştirmeye çalıştığını söylemişti. Annesi çocuklarını verici, barışçıl ve kadınlara saygılı şekilde yetiştirmek istemişti. Bir yetişkin olarak Alan annesiyle hala yakın ve onun hayatını kolaylaştırmak için yapabileceği her şeyi yapıyor.
Jason
Jason’ın ebeveynleri çocuklarına yaslanarak yaşadılar. Jason çocukluğunu ideal olarak görmesine rağmen, aslında ebeveynleri onu ve kardeşlerini kendi ihtiyaçlarını karşılamak için kullandı.
Jason ailesinin harika olduğuna inandı. Ailesini katı ve aşırı-korumacı olarak tanımlıyor. Korunduğunun, cinsel olarak toy olduğunun farkında ve ailesi tarafından yumuşatılmış olabileceğini kabul ediyor.
Jason’ın babası aileyi dikkatle yönetti. Jason babasının hala hayatın kontrol etmeye çalıştığını söylemişti. Jason’a neyi alması, hangi arabayı sürmesi ve hangi kiliseye gitmesi gerektiğini söylüyordu.
Jason annesi harika, sevgi dolu bir kadın olarak tanımlıyor. Her zaman çocuklarıyla ilgilendiğini söylüyor. Arkadaşsız, tek başına, çocuklarını kendine eşlik edecek dostlara ve kendi değeri için bir teyit mekanizmasına dönüştürmüş.
Jason ebeveynlerinin birbirine pek sevgi gösterdiğini hatırlamıyor. Onları seks yaparken hayal edemiyor ve nasıl üç çocuk yaptıklarını merak ediyor. Çocuklarıyla birçok şey yapmalarına rağmen, sadece kendi başlarına dışarı çıktıklarını ya da bir geziye gittiklerini hatırlamıyor.
Bir yetişkin olarak, Jason ailesinin harika çizilmiş bir imajı ile yaşıyor. Yaptığı her şey iyi görünmek adına hesaplanmış: iyi bir koca gibi görünüyor, iyi bir baba, iyi bir Hristiyan ve iyi bir profesyonel gibi. Ancak tüm çabalarına rağmen, her zaman yetersiz ve hatalı gibi hissediyor.
Jose
Başarılı bir danışman olan Jose samimi ilişkilerden korkuyor. Jose iyi derecede eğitimli ve stresli, iyi bir kariyere sahip. Fiziksel olarak aktif ve yüz-millik bisiklet sürüşlerine veya dağlara kampa gidiyor. Kızgınlığını baskılıyor ve kimseyi üzecek şeyler söylememeye çalışıyor. Kendini kontrolde olarak görüyor.
Jose bağımsız kadınlardan etkileniyor. Önceki ilişkisini zoraki devam ettirmişti çünkü kız arkadaşının finansal durumuyla ilgili endişe duyuyordu. Tek başına yapamayacağından korkuyordu.
Jose açık bir şekilde bozuk bir aileden geldiğini kabul ediyor. İşçi sınıfı bir ailenin yedi çocuğundan ikincisi. 14 yaş civarında, genç kardeşlerinin ebeveynliğini yapma rolünü üstlenmişti. Jose, ailesinde büyük bir kaosun olduğunu ve kardeşlerini bunun etkilerinden koruma görevini kendi işi olarak gördüğünü bildirdi.
Jose babasını kızgın, kontrolcü ve ağzı bozuk biri olarak görüyor. Erkeklere karşı birden patlayan ve aşağılayıcıyken, kızlara karşı cinsel açıdan ağzı bozuk.
Jose’nin annesi manik-depresifti. Aşırı uçlarda mod dalgalanması ve ilaçlarını kullanmada zorluk yaşıyordu. Manik olduğu zamanlar ev kusursuz olurdu. Depresif olduğunda pencereleri örtülü tutardı, ev harabeye döner ve kendini öldürmekle tehdit ederdi. 15 yaşındayken, Jose kapıyı kırıp dolu silahı annesinin elinden almak zorunda kalmıştı. Yedi çocuğu birden korkuya kapılmışken intihar etmekle tehdit etmişti. Jose bunun evdeki büyüme ortamının tipik bir senaryosu olduğunu söylüyor.
Jose hayatı boyunca ailesinden farklı olmak adına sıkı çalıştı. Ailesi onu gözlerinde yüceltti ve kim ne problem yaşarsa yaşasın başvuracakları kişi oldu. Onun ailedeki işi kaosu düzeltmekti. İş danışmanı olarak da işi kaosu düzeltmekti. İlişkide işi de kaosu düzeltmekti. Onun hayat kodu kaosu arıyordu çünkü onsuz işsiz kalırdı.
Jose doğal zekâsını, çalışma etiğini ve problem çözme becerisini kendini kabul ettirecek yanı olarak görüyordu. Bu faktörlerin ailesinin bozukluğundan kaçması için bir yol olduğuna inanıyordu. Bunlarsız, ailesi ve kardeşleri gibi olacağına ikna olmuştu.
Alan, Jason ve Jose, hepsi çok farklı çocukluk deneyimlerine sahipler ancak hepsi hayatlarına rehberlik eden benzer kodlamalara sahipler. Hepsi, farklı yollardan, oldukları gibi TAMAM olmadıklarını hissediyorlar ve hayata kalmaları başka bir şey olmalarına bağlıymış gibi. Bize noktaları birleştirmeye yardım etmesi ve üç farklı çocukluk deneyimi yaşamış erkeklerin nasıl benzer hayat paradigmalarına sahip olduğunu görmek için, çocuk gelişimi prensiplerine bir göz atalım:
Bu yazı No More Mr Nice Guy Türkçe Kitap Çevirisidir.