Bu yazının içeriği
Gerçek değişim içeriden dışarıya doğru olur. Eğer zihninde kendinle alakalı şeyleri değiştirmezsen hiçbir şeyi değiştiremezsin. Kadınlar saç renklerini, makyajlarını, kıyafetlerini, göğüs büyüklüklerini değiştirebilir, yakındıkları şeyleri bir dizi kozmetikle düzeltebilirler. Ama sürekli memnuniyetsizdirler, yakındıkları yetersizlikleri kendi kendilerini algılama şekillerinde gizlenmiştir, başkalarının onları algılama şekillerinde değil.
Bu dıştan içeriye zihniyetidir; dışsal olanın içsel olanı değiştireceğini ummaktır ve daha az değerli erkekler de bu ilkeyi uygular – tek fark uygulamadadır. Ortalama Hüsrana Uğramış Erkek (Daha iyi bir terim bulunana kadar AFC olarak kalsın) de boş bir kadın gibi kendi problemlerini anlama konusunda aynı soruna sahiptir. Kendi kendinin analizini yapmak ve kendini eleştirmek çok zordur, özellikle konu kendi inançlarımızı ve kişiliğimizi sorgulamaya gelince. Bu birine hayatını “doğru” yaşamadığını söylemeye veya çocuklarını “yanlış” büyüttüğünü söylemeye benzer; ancak burada kendimiz, kendimizin hakkında bir şey söylediğimiz için daha zordur. Kendini değerlendirme asla rastgele bir şekilde olmaz, her zaman bizi buna zorlayacak bir kriz ile olur. Anksiyete, travma ve krizler öz-bilinci uyandırmak için katalizör görevi görür. Bir ayrılık, ölüm, ihanet, trajedi, hayatımızda bu anlarda en iyi iç gözlemi yaparız, bu bizim “berraklık anımız”dır. Ve evet, içimizdeki bir kalıba dökülmüş kötü, sırıtan mankafayı keşfederiz.
Ön koşullanmamızdan (Feminen Matrix) fişten çekilmenin ilk adımı, bu koşullanmanın kişiliğimizin ayrılmaz bir parçası olduğunu düşündüren inançlara yol açtığını fark etmektir. Buna psikolojide “ego yatırımı” denir. Kişi bir zihinsel şemayı içselleştirdiğinde ve buna uzun süre koşullandırıldığında, bu onun kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olur. O yüzden bu inançlara saldırmak, tam anlamıyla, kişiye saldırmaktır. Biz bu yüzden politika, din, cinsiyetler-arası vb. durumlarına fikir beyanında insanların bunu kişisel bir saldırı olarak aldıklarını görüyoruz. Hatta bu inançların doğruluğunu sarsan itiraz kaldırmaz, deneysel kanıtlar sunulsa bile.
Oyun farkındalığı olan erkeklerin ortak bir hayal kırıklığı olarak ifade ettikleri şey, bir AFC’lerin neden flört etmediği, neden randevu (veya ikinci bir randevu) alamadığı, neden sürekli “sadece arkadaş olalım” (LJBF) reddedilmeleri gibi konularda gözlerinin neden açılamadığıdır. Ve tüm bu kusurlar ego yatırımının içselleştirilmesinde bulunmaktadır. Benim de söylemeyi sevdiğim gibi, hüsrana uğramış erkeği Matrix’ten koparmak kirli bir iştir. Ve kişi kesin bir reddetme durumundayken tüm bunları yapmak daha zordur.
İnsanlar gerçekler, içlerindeki sevdikleri bir şeyi yok edeceğini düşündüklerinde reddetmeye sarılırlar. Aldatan bir partner durumunda, reddetme, delilleri kabul etmekten kaçınmanı sağlayarak aşağılanmanın önüne geçer. Eşini en iyi arkadaşınla yatakta yakalamanın dışında, sadakatsizlik delilleri genellikle belirsizdir. Bu şüpheciliği doğurur. İnanmak istemediğin şeylere karşı daha şüpheci olursun ve daha iyi deliller talep edersin. Reddetme bilinçsizce olur veya bu işe yaramazsa: eğer gözlerini gerçeğe kapadığını biliyorsan, bir parçan gerçeğin ne olduğunu bilir ve reddetme korucuyu fonksiyonunu yerine getiremez.
Hepimizin korumaya çabaladığı şey, pozitif bir benlik imajıdır. Benlik imajına gerçekler tarafından meydan okunduğunda, muhtemelen inkâr yoluna gideceksindir. Eğer yüksek bir öz-değer ve yeterlilik hissine sahipsen, benlik imajın darbeler alabilir ama büyük oranda tek parça halinde kalır; eğer kendinden şüphe etrafını sardıysa (Bu AFC özelliğidir), başarısızlığın her kabulü yıkıcı olabilir ve her bir hatanın itirafı düşünülemez şekilde acı verici olur. Kendini haklı çıkarma ve reddetme senin yeterli olman ve o imajla çelişen bir hata yapman arasındaki ahenksizlikten doğar. Çözüm: hatayı reddedin. İç gözleme başvurmak yerine onu dışsal bir elemente bağlayın. O yüzden AFC’leri inatla popüler kültürdeki medya, müzik, eHarmony, din vb tarafından satılan katı yöntemlere sıkı sıkıya yapıştıklarını görüyoruz.
Güç kelimesi sıkça yanlış kullanılan bir terimdir. Güçlü insanları düşündüğümüzde, etkili, zengin, prestijli, statülü ve diğerlerine emirler veren kişileri düşünürüz – tüm bunlar güç değildir. Tıpkı kadınların bu güç tanımından etkilendiklerini düşünmemiz gibi, bu yanlıştır. Çünkü gücün bir yönü olarak açıkladığım şeyler gücün kendini gösteren belirtileridir. İşte senin için açığa çıkan kozmik bir gerçek: Gerçek güç kişinin kendi durumları üzerinde kontrol sahibi olma derecesidir. Gerçek güç hayatımızın yönünü gerçekten kontrol etme derecemizdir. Düşüncelerimize, kişilik bozukluklarımıza, zihinsel şemalarımıza kararlarımızın yönünü belirlemede izin verdiğimizde gerçek gücü terk ederiz. Zorla ya da kendi iradesiyle, toplumda, evlilikte, ailede, babalıkta, kariyer seçiminde, askerlikte vb. sorumluluklarına yenik düşen bir adam hayatının yönü konusunda pek az bir etkiye sahiptir.
Ressam Paul Gauguin tarihteki en güçlü adamlardan biridir. Orta yaşta “başarılı” bir banker olan Paul, karısı ve çocuklarıyla birlikte yaşayan, büyük bir servet sahibi bir adamdı. Sonra bir gün Paul yeterince bu durumda kaldığına karar verdi ve resim yapmak istedi. Karısını, çocuklarını ve parasını geride bıraktı ve ressam olmaya karar verdi. Eski hayatını seçtiği hayatın şekline soktu. Sonunda, Tahiti’de öldü. Ancak en ilginç yaşamlardan birine sahip olmadan ve dünyaca tanınan bir ressam olmadan önce değil. Sen bu kişinin kendi arzularının peşinden gitmek için sorumluluklarını terk eden korkunç bir adam olduğunu düşünebilirsin. Ancak gerçek şu ki, çoğu erkeğin düşündüğünde tüylerini diken diken eden bir şeyi yapacak gücü içinde barındırıyordu. Biz kendi beklentilerimiz ve kendi kendimiz dikte ettiğimiz limitlerimiz tarafından tuzağa düşürüldük. Kendi hapishanemizin anahtarlarının her zaman elimizde olduğunu görmede başarısız olduk – sadece o anahtarı kullanmaktan korktuk.
Bu güç her zaman görmezden geldiğimiz, 19 yaşındaki hüsrana uğramış bir erkeğe kadınlarla yatabilmesi için kadınların gerçekten istediğini söylediğimiz “özgüven” teriminin kaynağıdır. Kendi kararlarımızı alma becerimizdir, doğru ya da yanlış ve bunlara özgüvenle sahip olmak bizi “diğer erkekler”den ayırır. Bu güç tabak çevirmedeki irrasyonel gibi görünen özgüveni, özel olmayan buluşmaları, kendimizi göstermeyi ve kendimizi ödül olarak sunmaktan korkmamayı uyandırır ve bu kadınların istediği güçtür.
Uzun ilişkiye başladıklarında (LTR), güç eksikliği tam anlamıyla uzman olan Pick Up Artistleri (PUA), en hastalıklı AFC’lere dönüştürür. Kadınlara bir idealizasyonu satarlar ve sahip oldukları AFC güvensizliklerini keşfetme gücüne sahiptirler ve eyleme geçtiklerinde bu güvensizlikleri gizlerler. Bu PUA becerilerini etkili bir grup davranış olmaktan çıkarmıyor, ancak etkili bir kişisel gelişim sonucunda edinmeleri gereken davranışları taklit ediyorlar. Pozitif-maskülen zihinsel şemasını edinmenin sonucu olarak PUA becerileri gelmeli. Bunun yerine, uzun zamandır ümitsizce özlemini duyduğumuz kadınları elde etmek için delicesine bir koşturmada at arabasını, atların önüne koyuyoruz. Bunu da, gerçek güç eksikliğini, ezberlenmiş PUA teknikleriyle pratik ederek ve sonunda bunların “doğal oyun”a dönüşeceğini, kalıcı kişisel değişimi başlatacak kadar olgun olmamızı sağlayacağını umarak yapıyoruz. Buna daha sonra tekrar döneceğim.
Hakiki aruzunun pazarlığını yapamazsın.
Bu çoğu erkek ve kadınların çoğu için, kasten bihaber oldukları çok basit bir prensip. Bana son 10 yıldır danışıldığı üzere, en yaygın problemlerden biri olarak, değişik versiyonlarıyla “eski sevgilimi nasıl döndürebilirim?” sorusudur. Genellikle bu ayrılıklar erkekleri, ilişkilerini ve eski kız arkadaşlarını önceki gibi tutkulu bir şekilde elini onların üzerinden çekmediği haline geri döndürmek için bazı metodolojiler aramaya itiyor. Ancak, altı ay sonra rahat bir alışkanlığa dönüşerek heyecan kaybolur, aslında kaybolan gerçek arzudur.
Bu aşamada erkek sıklıkla kadınla pazarlık yapmaya başlar. Bu bazen bu artan bir şekilde ve sistematik olarak kadının aynı dozda eskisi gibi cinsel/yakınlık olarak karşılık vermesi amacıyla, kadın için bir şeyler yapmak şeklinde olabilir. Bazen de evli veya uzun süreli ilişkide olan çiftlerde aile danışmanına giderek “seks problemlerini çözme” ve cinsel uyumun pazarlığını yapmak şeklinde olabilir. Erkek bulaşıkları ve çamaşırları daha sık yıkayacağına söz vererek, sıklıkla karşılığında yalandan yapılacak cinsel ilgiyi almayı amaçlar. Ancak, koşullar ne olursa olsun, ödülü kazanmak için ne kadar büyük bir çaba harcarsa harcasın, hakiki arzu kadında mevcut değildir. Aslında, kadının uyum göstermesi için yapılan onca çabadan sonra kadın arzu duyamadığı için daha da kötü hisseder. Kadının arzusu artık bir zorunluluk olmuştur. Arzunun pazarlığı sadece zorunlu bir uyum göstermeyi doğurabilir. Bu yüzden kadının pazarlık sonrası gösterdiği cinsel tepki sıklıkla çok şehvet yoksunudur ve erkek açısından daha büyük hayal kırıklığı yaratır. Kadın erkeğine cinsellik konusunda daha açık olabilir ama bu yarı-gönüllü tecrübe asla ilk tanıştıkları ve ortada bir pazarlık olmadan ve spontane gelişen arzunun varlığındaki gibi olmaz.
Erkek perspektifinden ve özellikle bilgisiz, beta erkek açısından, arzunun pazarlığı problemin anlaşılabilir ve rasyonel çözümüdür. Erkekler doğuştan gelecek bir şekilde belli bir sonucu almak için mantıksal yollara başvururlar; bu “eğer bu olursa” şeklinde mantık yürütmedir. Kod sıklıkla şunun gibi bir şeydir:
Sekse ihtiyacım var + kadında ihtiyacım olan seks var + kadına seks yapması için gereken koşulları sor + seks için gereken koşulları karşıla = Seksi elde et
Mantıklı görünüyor değil mi? Bu basit anlaşılabilir faydacılık ama üzerine kurulduğu temel kadının doğru öz-değerlendirmesine yapabilmesine bağlıdır. İlişkinin başında deneyimlenen hakiki arzu tamamen bilinmez bir dizi değişkene dayanır. Karşılık olarak arzu almak için açıkça arzuyu istediğini belirtmek zorunluluk yaratır ve hatta bazen de ültimatomu getirir. Hakiki arzu kişinin kendi doğalında oluşandır. Kadını istenilen davranışı göstermesi için zorlayabilirsin ama hakiki bir şekilde, böyle davranmayı istemesini sağlayamazsın. Bir orospu seninle para karşılığında seks yapabilir, ama bu seni istediği anlamına gelmez. Monogamik (tek eşli ilişki), LTR (uzun vadeli ilişki) ya da tek gecelik bir ilişki (ONS) olsun, ilişkilerinde gerçek arzuyu hedeflemelisin.
Savaşın yarısı seni memnun etmek isteyen bir kadınla beraber olmak istediğini bilmektir, buna zorunlu hissedecek biri ile değil. Ondan asla açıkça isteyerek gerçek aruzu çekemeyeceksin ama üstü kapalı bir şekilde hakiki arzuyu ortaya çıkarabilirsin. İşin numarası gerçek aruzu kışkırtmaktır. Ama o bu amacını bilmemeli. Gerçek arzu bunu onun istediğini düşündürerek olur, yapması gereken bir şey olduğunu düşündürerek değil.
5 Comments
Eline sağlık
Emeğinize sağlık
Selamlar, yani bu kız arkadaşımı güzel bir yere götürüyorum ve yemek ambiyans fevkelade oluyor. yine de takılacak bir şeyler buluyor. sonuçta o akşam seks olmuyor. bunun nedeni çoğu zaman kibrit çöpü kavgalar. ben afc mi oluyorum burada
İlginin pazarlığını yapıyorsun, pahalı yemek ve hediye gibi şeyler kadının yakınlığını satın almak için yapılır. Bazen kadının iyi davranışlarını ödüllendirmek için bahsettiğin gibi “yemek ve ambiyansı fevkalade” bir yere gidilebilir, bunda sorun yok ama senin kız bunu hak etmiyor. Seni Beta olarak gördüğü için aklına gelen her şeye takılabilir. Zamanını seni hak eden kadınlar için harca, bu kızı da en fazla tavuk pilavcıya götür.
Elinize sağlık