Bu yazının içeriği
Mavi ve kırmızı hap farklılıklarına sahip erkeklerin Alfa ve/veya Beta terimlerini kullanmakta neden problem yaşadıklarını anlıyorum; bakış açısına bağlı olarak, bu terimlerle birinin yatırım yaptığı şeyi tanımlamak bizi rahatsız eder. Bu tarz problemlere kişisel bakış açısıyla ilgili gibi bakmak daha rahattır çünkü onları merak etmekten veya tanımladığımız şeyin içindeki kendi statümüzü ölçmekten, şüphe duymaktan kendimizi alıkoyamayız. Tarafsız/objektif terimler tanımı kimin yaptığına bağlı olarak kesin olmaya daha yakındır.
Genelleşmiş bakış açısından hareketle, ben Alfa ve Beta terimlerinin iyi birer referans noktaları olduğunu düşünüyorum. Bu terimler kadınların erkekte ister kısa, ister uzun vadeli eşleşme stratejisi için olsun, çekici bulduğu (ve etkilendiği) özellikleri tanımlar. Ancak bu uygun terimlerin ötesinde, kadınların erkeğin sergilediği Alfa ve Beta ipuçlarını izlemesine rağmen, erkeklerin kadınlarda bir izlenim yaratırken daha gerçekçi olmaya ihtiyaçları var.
Kayıtlara geçsin, ben hayatımda bir zamanlar en kötü halimdeydim ve dipteki betaydım. Ve bazen de Alfa rock starıydım, güçlü Alfa baba ve kocaydım. O yüzden erkeklerin kaderin onları beta olarak seçtiğine ve monosferin alfa standardına asla ulaşamayacaklarına inanmamaları gerektiğini düşünüyorum.
Bence pek çok erkeğin Alfa’nın tanımını eğip bükmesinin nedeni o genel tanıma pekte iyi uymamaları. O yüzden mantıksal ego savunması, tanımı kendi koşullarına daha iyi uyacak bir şekilde yeniden tanımlamaktır. Bu Görünüş vs. Oyun üzerine olan tartışmalarla tamamen aynı dinamiğe sahiptir. Oyun eğer görünüş yeterli değilse öncelik olur, ya da tam tersi. “Alfa nedir?” konusunda kişisel tanımlama şu ki, bireyin güçlü yönleri neyse o olur. Ve bu özellikleri takdir etmeyen kadınlar daha az kaliteli kadınlar olarak aşağı bir mevkiye indirilir. Ekşi üzümler ekşidir ama tümden gelimci olarak bir mantığı vardı; bizler kadınlara çekici gelen şeyleri somutlaştırmak isteriz. Tanıdığın en beceriksiz beta kendini Alfa olarak tanımlıyordur çünkü tanıdığı her bir kadın ona göre onun o beta özelliklerini istiyordur.
O zaman problem tanımlamaya tarafsız olarak bakmaktır. Tarafsızlık ışığında kendimize Alfa idealine uymadığımız şeklinde bakmak zorlaşır. O yüzden alfa olma fikrine karşı ilk şüphe tohumlarını atmış oluruz. Bu olgunlaşmamış erkekler arasında bir sidik yarışı haline gelir.
Sözde Alfa davranışları konusunda çok fazla gözlemlenebilir, ispatlanabilir delil var ki bunlar kadınlarda arzu edilen, istenen davranışları (genellikle çiftleşme) ortaya çıkarabiliyor. Evrimsel psikoloji bakış açısından Alfa, feminen hipergamisi kadar ilkesiz, merhametsiz ve düşüncesizdir. O yüzden, tanımlama belirsiz bir ahlak zeminine oturur; Alfa olmak/gibi davranmak etik midir? Alfa olmak kendini çok yaygın olan ortalamadan gerekli derecede yukarı taşımaktır – yaptığın şeylerin “onurlu” bir centilmen gibi olmasının konuyla alakası yoktur, bu durumda sen hala kendini “diğer erkekler”le sınıflandırıyorsundur. Bir açıdan, bu bencillik veya ahlak ilkelerini sorgulayan bir kendine önem vermeyi ifade eder. Bu noktada şunu da eklemeliyim, kadınlar cinsel marketteki gölgede bırakıcı rekabetleri konusunda kendilerini asla ahlaki zeminde sorgulamazlar – sadece rekabeti çok üstü kapalı bir şekilde yaparlar, yüzlerinde kibar bir gülümseme ve etik şüphelerden uzak bir şekilde. Hipergami bunun sadece bahanesidir.
Ve bu bizi Alfanın anlaşılabilir tanımına getiriyor. Cinsellik için rekabet eden herkes rakiplerini üreme fırsatı konusunda elemek ister. Çoğu hayvan bölge için savaşır ya da haremdeki hakları için. İnsanlar genelde aynı savaşı psikolojik olarak yaparlar. Biz cinsel rakiplerimizi onları cinsel yeterliliği konusunda şüpheye düşürerek elemek için fırsat ararız. Bir erkekten duyduğunuz “Evet, o iyi görünümlü ama bu muhtemelen gay olduğunu gösterir” ifadesi veya bir kadından duyduğunuz “O büyük memeli kızın ateşli olduğunu mu düşünüyorsun? Böyle giyinen kızlar genelde orospudur” ifadesi psikolojiktir, savaştaki cinsel rakipleri eleme yöntemleridir.
Bu aynı zamanda, eş zamanlı olarak iki (veya daha fazla) kadınla AÇIKÇA yüksek cinsel değer gösterişi yapan, cinsel yönden başarılı erkeklerde de gözlenebilir. O düşük bir ahlaki değere sahip olmalıdır, o yüzde bile bile birçok kız arkadaşını manipüle ediyordur, değil mi? Bu erkeğin cinsel bir rakip olarak gözlemlenebilir başarısı, Beta erkeğin inandığı, kendi kişisel, betalaştırılmış Alfalık tanımıyla çelişir. Böylece poligamik (çok eşli) ilişki yaşayan kişiler betaların durduğu öznel, ahlaki zemine göre cinsel rekabetten elenmelidir. Veya o erkek, Alfalık tanımını, dolayısıyla kendi değerlendirmesini değiştirmeye zorlanmalıdır.
Oyunu olan her erkek, herkes kendisinin, kendi tarzında Alfa olduğunu düşünür. En berbat kapı paspası olan, hayat boyu kadınlar tarafından dümdüz edilmiş Efendi Erkek bile. Bu erkek yalvarmanın ya da Cap’n Save-A-Ho zihniyetinin kadının yakınlığını kazanmanın en iyi yolu olduğunu düşünür. Kadınlardaki sekse ulaşmanın en iyi, eşsiz yolunu anladığını düşüncesine yatırım yapar. Aynı şekilde, Alfalık kişisel şartlara göre uygulanan veya kötülenen hareketli bir hedeftir.
Ben kişisel olarak inanıyorum ki Alfalğın somut, tarafsız bir tanımı yapılabilir. Problem herkes, kendi kesin Alfa davranışlarını ana hatlarıyla belirtince ve bunlardan bazıları başkalarının öznellik ve ego-yatırımlarıyla çatışınca ortaya çıkıyor. O yüzden bizler bir erkeği Alfa yapanın ne olduğuna dair geniş bir çeşitliliğe sahibiz – Alfa yüksek ahlaki karaktere sahip olan, hırslı bir adam veya karısıyla ve “kız arkadaşlarıyla” sevişen, kendine iyi değer biçen aşağılık bir adamdır. Bunlardan ikisi de Alfadır. O yüzden ben bu tanımı belli bir bağlam içinde kullanıyorum. Alfalık sadece sosyal statü veya kişisel bütünlük değildir, aynı zamanda kendini davranışlarla da gösteren bir şeydir. Bunlar doğuştan gelebilir ya da sonradan öğrenilebilir ama tanım ahlaki değerlere bağımlı değildir (ya da bu değerlerden yoksun değildir).
Alçak bir adam ve bir şampiyon Alfalıkta ve Betalıkta kendi kafalarının içindekilere bağlı olarak denk olabilirler.
“Güvenli seks, güvenli giyim, güvenli saç spreyi, güvenli ozon tabakası… Çok geç! İnsanoğlunun tarihinde başarılabilecek her şey güvenli olmayarak başarılmıştır.” – Lemmy Kilmister, Mötorhead
Bir Rational Male okuyucusu Jeremiah bana sık sık yöneltilen bir soruyu sordu:
“Tomassi, benim sorum şu: alfa özelliklerinin genelde öğrenildiğini mi ya da genetik olarak mirasla edinildiği mi düşünüyorsun? Modern erkeğin ne kadarlık bir oranı bunu “anlıyor” ve “anlayan” adamlardan kaç tanesi onları “elde ediyor” ve kaç tanesi öğrendiklerini “uyarlayabiliyor”? Feminizm erkeklere daha ilk dişleri çıkmak üzereyken anüsten fitil olarak verilirken dışarıda hala doğalların olduğuna inanmak zor.”
Ben erkekteki Alfa “varlığının” özünün damıtılarak ortaya çıkarılmasının, çoğu insanın öznel bir şekilde inanmak zorunda hissettiği şekilde nitelendirildiğini, numaralandırıldığını ya da bir araya getirilip toplandığını düşünmüyorum. Benim tahminime göre, Alfa bir ruh halidir, demografik değildir. Monosfer Alfanın özelliklerinin ne olduğu konusunda bitmeyen tartışmalara sahne olacaktır ama bence esas itibariyle, Alfa zihniyetinin etkisi aşağı yukarı üzerinde mutabık kılınan şekilde.
Ancak, bunu aklımızda tutarken, bence Alfanın doğmuş mu yoksa sonradan mı olmuş şeklinde bir soru sorulması tamimiyle meşru. Bu aslında psikolojide, çeşitli okullarda yapılan tartışmalar ile aynı şey; Kişisel özellikler vs. Kişisel deneyimler (Nature vs. Nurture) – doğuştan gelen, biyolojik, çevresel etkilerin tetiklemesi veya bu dinamiğin sonradan öğrenilmesi, sosyalleştirilmesi ve kültürleştirilmesi fenomeni. Ve tabi ki aynı klasik çatışma burada da var. Tabii ki, çeşitli dinamiklerin doğa ve yetiştirme unsurlarının her ikisi tarafından da etkilendiği savunanların varlığı ölçüsünde, bir dinamiği mutlak şekilde tanımlamaya çalışan insanların ortaya çıkardığı çatışmalar da vardır.
Tomassi psikoloji okulu sıkı bir şekilde kullanışlı bilgilerin olduğu davranışçılık üzerine kurulsa da, dışsal etkilerin de hesaba katılması ve bu etkilerin sıklıkla doğuştan geleni değiştirdiğini bilmek – hatta kalıtsal gelen özünü koruma güdülerini- önemlidir. Alfanın orijini konusundaki benim bakış açım, biyolojinin bir başlangıç noktası olduğudur, bundan sonrası ise erkeğin çevresel şartlarıyla değişime uğrar. Alfa “enerjisi”, daha iyi bir terim olmaksızın, çeşitli derecelerde, erkek insanın biyolojisinin bir parçasıdır. Bu “başlangıç paketi” gibidir, sosyal geri-dönütler sayesinde görüyoruz ki, yetiştirmeyle, kültürel etkileşim ve sosyal pekiştirmelerle arıtılıp geliştirilmiş veya sosyal çevre ile bastırılmış, sınırlandırılmış ve azaltılmıştır.
Sanat okuluna başladığımda oradaki en sözü geçen hoca bana şöyle dedi: “İki tür sanatçı vardır; doğal becerilerle doğanlar, doğuştan bir şekilde sanat becerisi olanlar ve sanat becerisinden yoksun ama sanata bir tutku olarak sahip olanlar, bu onları sanatta iyi hale getirmiştir.” Yaratıcı çalışmalarımda her zaman bu modelden referans almaya devam ettim ama ben inanıyorum ki bu model sadece sanatsal anlamın ötesine genişliyor.
Monosferin babası, RooshV “Doğallar Efsanesi” adında mükemmel bir analize sahip. Bu analiz Alfa teorisini öğrenmeyi kapsıyor. Alfa davranışlarının arkasındaki öncül ve kadınlarla olan sonuçları, deneme ve yanılmayla modellenmiş davranışlara bağlı: Eğer biz doğalın ne olduğunu tanımlamaya zorlansaydık, bu seks dehası bir erkek olurdu – oyun konusunda hiçbir eğitim almadan herkesten daha çok sevişebilen biri. Bunun anlamı, bu kişinin 12 DVD’lik “Ukala Mizah” setine veya üç düzine erkekle birlikte otel odalarındaki seminerlere maruz kalmadığıdır. Ona bakarsın ve şöyle düşünürsün, “Wow, o kadınlarla otomatik olarak sevişiyor. Sevişmek için doğmuş!” Ama aslında öyle değil. Bu konuda kitap okumaması onun tıpkı senin yaptığın gibi deneme-yanılma yöntemiyle öğrenmediği anlamına gelmiyor, oyununu çok sayıda kadın üzerinde pratik etmiş. Bilinçsiz değildir ve davranışlarının farkındadır, uzun bir zaman zarfında giderek artan bir şekilde hamlelerini ve taktiklerini geliştirmiştir. Senin tecrübelere sahip olduğun gibi o da tecrübelere sahip ve o aynı zamanda işe yarayan hamlelerinde neyin işe yarayıp neyin işe yaramadığını bulmuş. Cazibenin arkasındaki mekanizmayı anlamış ve sıklıkla onu neyi istediğine bağlı olarak açıyor veya kapatıyor. Kendi tarzında, kadınlardan pozitif geri dönüş alan mizahı ve hikâye-anlatıcılığını öğrenmiş. Onun hakkında söyleyebileceğin son şey, onun dünyaya “otomatik” olarak çok fazla kızla sevişme becerisiyle geldiğidir.
Temel olarak Roosh’un burada keşfettiği çok temel davranışsal psikolojinin bir öncülü, psikolojik dinamiklerden mikro-psikolojik şemalar gelişir, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, tümden gelimci bir deneme ve yanılma yönetimiyle. Farkında ol ya da olma, herkesin değişen derecelerde bir oyunu vardır. Tanıdığın her erkek kendisini kadınlarla cinsel yakınlığa ulaştıracağına yardım ettiğine inandığı bazı davranış kalıplarına ve zihin tutumuna sahiptir.
Bu oyun prototipi deneme ve yanılma yöntemiyle, sen beş yaşındayken ve anaokulu bahçesinde karşı cinsle ilk etkileşime geçtiğinden, ta ki monosferi okuyup, Kırmızı Hapı keşfettiğin ana kadar devam ediyordu. Var olan yeni bilgiye dayanarak eski davranışlarını ve zihin setini değiştirmeye devam edeceksin.
Aslında, en kaba haliyle, PUA topluluğu, monosfer ve bunların hepsinin farklı varyasyonları deneysel ve bilgisel geri dönüşlere dayanan davranış değiştirme çabalarıdır.
Tekrar Roosh’a dönersek:
Seni geride bırakması genetiğinden dolayı değil, ne kadar erken başladığıyla ilgili. Eşsiz şartları onu senden yıllar önce seks oyununa atmış, o zamanlar yeterince kıkırdayan okul kızı ile çevriliymiş. Bu sıralar sen ilk yaklaşmanı (açılışını) yapmıştın ama o zaten oyununu yüzlerce kız üzerinde pratik etmişti.
Davranışsal çıkış noktasından buna katılmakla birlikte, Roosh’un teorisini tamamen kabul etmekten burada ayrılmak zorundayım. Alfa erkeğin gelişiminde rol oynayan çok daha fazla biyolojik ve çevresel belirleyiciler var ve yalnızca öğrenilen davranışlara dayandırarak Alfa statüsü atfetmek doğru değil. Basit, gözlemlenebilir olgu şu ki, genetik olarak daha iyi görünümlü, fiziksel olarak daha cazibeli erkek istatistiki olarak Alfa Oyununu geliştirmek için daha az iyi görünümlü erkeğe göre daha fazla şans bulacak. Teoride, fiziksel mevcudiyetiyle daha avantajlı olan erkek onun fiziğini çekici bulan kadınlar tarafından kendileriyle konuşmaya daha fazla teşvik edilecektir.
Ne yazık ki tüm bu vakum etkisiyle geliştirilmiş davranışsal kalıplar yaratılacak. Tam anlamıyla dünyadaki çevresel şartlar ve değişkenler bu erkeğin Alfa statüsünün gelişimine veya onu sınırlandırmaya (daha sıklıkla) eğilimli yapacaktır. Roosh buna şurada dokunuyor: Bu noktada şöyle düşünebilirsin, “Peki, bununla doğmuş olan erkekler olmalı. Mozart’a bak!” Kimse Mozart’ın çağdaşlarına göre olan olağanüstü başarısını kıyaslamıyor. Müzik eğitimi dört yaşından önce başlamıştı, aynı zamanda becerikli bir besteci olan babası ünlü bir müzik öğretmeniydi ve viyolin öğretimi üzerine ilk kitaplarından birini yazmıştı bile. Tıpkı diğer dünya-klasındaki sanatçılar gibi, Mozart da bir uzman olarak doğmadı – onlardan bir tanesi oldu.
Bence bu örnek doğal, doğuştan gelen yeteneği konu dışına atmıyor. Bize kişinin davranış ve esasen kişilik gelişimi konusunda limitleyici ya da teşvik edici olsun, çevrenin rolünü anlamada yardımcı oluyor. Mozart örneğinde bir başarı hikayesi görüyoruz (uzman sanatçının hikayesini), sahip olduğu doğal yetenek istenen dışsal koşullar tarafından teşvik edilip potansiyeline ulaştırılmış. Mozart doğal yetenek konusunda tam anlamıyla güçlü bir fırtına gibi ve ideal koşullar onu eğitmiş, böylece deneme-yanılma sürecinde ona “erken başlama” avantajını vermişler.
Okuyucum Jeremiah şöyle hayıflanıyordu: “Feminizm erkeklere daha ilk dişleri çıkmak üzereyken anüsten fitil olarak verilirken dışarıda hala doğalların olduğuna inanmak zor” ve tabi ki bu, Alfa zihniyeti konusunda çevresel desteklemenin negatif bir örneği. Bu konuda örnek kıtlığı yok ama davranışçı psikoloji bakış açısından feminizm, erkeklerin doğal dürtülerini ve tutkularını feminen buyruğa daha iyi uymak için bilinçli olarak sarf edilen sosyal bir çabadan daha fazlası değil.
Tüm o kuşatmalar, her tarafa nüfus eden, feminen merkezli toplumda sosyalleşmiş erkekler olarak, bizler “Doğal Alfa”ları aykırı kişiler olarak görmeye eğilimliyiz çünkü bir şekilde, doğuştan gelen becerinin bazı ve dışsal gelişmelerin kombinasyonları sayesinde, bu erkekler kendimizi içinde bulduğumuz çevreye rağmen kendilerini Alfa erkek durumuna getirmişlerdir.
Corey Worthington’ı en üst nokta Alfa göstermemden dolayı birçok insan benim güvenilirliğimi/inanılırlığımı sorguluyor. Alfanın “erkeklerin erdemli lideri” anlamına gelmesinin gerekli olduğuna inanan erkekler anlaşılır bir şekilde Corey’in kayıtsız bir Alfa olmasını hakaret olarak almış. “Alfanın Özellikleri” tartışmaları bitmeyecek ama bence monosferde ve saygın psikologlar arasında ortak bir fikir birliği var, o da şu ki doğuştan olan (muhtemelen testosteron yüklü) Alfa güdüsü kendini insan erkeğinde göstermiştir.
Kimse ortalama, sağlıklı, beş yaşındaki bir çocuğa nasıl Alfa olunacağını öğretemez – o bunu kendi anlar. Çocuk, çevresini keşfetmek ister, risk alır, neyin işe yaradığını ve neyin yaramadığını görür, hatta sonuçları kendisi için tehlike oluştursa veya dünyanın nasıl çalıştığıyla ilgili mevcut görüş şeklini yok etse bile. Bu bir oğlanın bisikletiyle ön kaldırmaya çalışması veya çocuğun babasının bilgisayarı hakkındaki düşünceleri şeklinde olabilir ama arıtılmamış, irrasyonel özgüven, Alfalık erkek durumun doğuştan gelen, eşsiz parçalarıdır.
Bir erkek çocuk, soyut düşünme yeteneğine sahip olmadığı zamanlarda (3-21 yaş arası), her zaman olduğundan daha fazla Alfa’dır. Bundan utanmayacak kadar Alfadır ve onu baskılayarak veya ezerek, kadınsal üstünlüğünü sağlamak için ihtiyaç duyulan uysal Beta’ya dönüştürmek için bir ömür boyu feminen sosyal koşullandırma gerekir. Bu tam da çiğ, sorumsuz, bastırılamaz, farkında olmayan Alfa enerjisine sahip, dünyadaki Buddha/Corey Worthingtons’ların bizim hassas alınganlığımızı rencide etmesinin nedenidir.
Tüm Oyun teorisi, PUA teknikleri veya erkekleri daha iyi olmaya, Alfa davranışlarını ve zihniyetini içselleşmek için tasarlanmış her efor seni Erkek-Olmaya! çağırıyor. Tüm bu erkekleri, beş yaşındayken senin sahip olduğun ilkel Alfa erkek enerjilerine geri döndürme gizli amacını taşıyor.
3 Comments
Abi merhaba 1 aydır tek bir set dahi açmadım, bugün üniversitenin kütüphanesine gittim,1 saat durdum ve bir saatte 5 kadınla konuştum. Çeşitli yaşlardan,ve hepsinden red yedim Instagram bile alamadım.Bu konuştuğum kızların hepsi güzel kızlardı, acaba güzel oldukları için mi red yedim hepsinden, acaba gerçekten de güzel kızlar yakışıklı olmamıza mı bakıyor, yakışıklı olmak çok önemli mı?
Çok fazla değişken var. Ne yaptığını bilmiyorum. Güzel kızlar ilgiye alışık oldukları için daha iyi tepki verirler genelde. Bu reddedilmelerinin yakışıklı olmadığınla ilgili olduğunu düşünmüyorum, oyununla ilgili.
Harikasin