Sonsöz

Yeni Cinsiyet Tanımları

Maskülenite, kökenine dair gerçek bir kavrayışı olmayan insanlar tarafından yeniden tanımlanmıştır. 1905 yılında “bir erkek olmanın” nasıl olduğunu anlatan makaleler yazılmamıştır veya erkekliğin temelleri analiz edilmemiştir. Erkekler, toplumlaşma süreçleri sayesinde maskülenlik kavramının ne olduğunu ve kadınların buna nasıl tepki verdiğini içselleştirmişlerdir. Geleneksel olarak, kadınlar maskülenliği tanımlarken, erkekler de feminenin tanımını yapar. Maskülen niteliklere sahip olmanın bir erkeği arzulanabilir kılan özellikleri, erkeklerin feminende arzuladıklarına karşıt olarak sunulmuştur. Erkekler ve biyolojileri, femineni onlara cinsellik açısından uyarıcı gelen özelliklerle tanımlarken, kadınlar da buna tepki verir ve bu doğrultuda davranış sergiler (bilinçli veya bilinçsiz olarak).

AFC salgınının kökeni, son 50 yıl içinde toplumu “maskülenlikten arındırma” çabalarına dayanmaktadır. Bu çabalar, yalnızca kitle iletişim araçlarında değil, gençlerimizi erkeklik ve kadınlık rollerini benimsemek konusunda nasıl eğittiğimiz ve koşullandırdığımız noktasına kadar uzanır. Meydan okunan şey, özellikle batı kültüründe erkekleri, maskülenite kavramını dahi düşünmeye itme eğilimindedir. Maskülenliğin kaba, stoik, kahramanca tanımı kan kaybetmektedir. Bir eşitlikçi bunun kesinlikle iyi olduğunu düşünür.

Erkekler feminize olduğunda, oyun sahasını dengeliyor muyuz, yoksa cinsiyetlerin androjenleşmesi ve birbirine benzemesi yolunda ilerliyor muyuz? Neden maskülen özellikler, feminen özelliklerden daha düşük bir değere sahip olmalıdır? Geleneksel masküleniteyi tanımlayan bağımsızlık, özgüven, bireysellik, fiziksel güç, risk alma, sorun çözme gibi özelliklerin, artık kadınların hedefleri olduğuna inanmamız isteniyor. Bu noktada, yalnızca feminen olarak kalmanın alay konusu olunduğu bir noktaya gelinmiştir. Kadınlardan erkekler kadar maskülen olmalarını beklerken, aynı zamanda feminen bir ideali temsil etmelerini beklemek, onlara haksız ve gerçekçilikten uzak idealler yüklemekle kalmaz, aynı zamanda kendi feminenlik değerlerini de küçültür. Kadınlar “işlerini her erkek gibi halletmeleri” ve her erkeğin istediği gibi hala “çekici, canlı bir kadın olmaları” için teşvik edilirler. Erkekler ise maskülen yanlarını kucaklamaya teşvik edilmiyor. Bize tabi ki “erkek ol” deniliyor ancak yine de maskülenite bir kusur olarak kabul ediliyor; kendi testosteronumuzla zehirleniyoruz. Daha feminen, hassas, duygusal, empatik, besleyici olmak gibi bir hedefimiz olmalı…

Feminen zorunluluklar bir erkeğin kişiliğinde geleneksel olarak maskülen özelliklere benzeyen herhangi bir şeyi teşvik etmez. Aslında maskülenlik, kitle iletişim araçlarında ve toplumda o kadar alaya alanıyor ki, kelimenin tam anlamıyla bir hastalığa benzetiliyor. Kadınlar, feminin karakterlerini kabul etmenin yanında maskülen özellikleri benimsediklerinde tebrik edilirken, erkekler, feminen özelliklerin aslında maskülen özellikler olduğuna ve bizde ortaya çıkan geleneksel maskülen karakteristiğin “kusurlu” biyolojimizin talihsiz yan ürünleri olduğuna inanmaya koşullandırılıyor.

Ortada gerçek bir “çifte standart var”. Erkeklerden doğuştan gelen maskülenliklerinden tiksinecek kadar feminize olmaları beklenirken, yine de erkek oldukları için, geleneksel maskülen sorumluluklarından ve erkek olmanın erdemlerinden sorumlu olmaları bekleniyor. Bu, erkekler için gerçek bir çifte standart durumudur; maskülenliklerinden nefret etmeleri beklenir ancak benzersiz erkek sorunlarını çözecek kadar “yeterince erkek” olmadıklarında eleştirilirler. Ardından maskülenleşmiş bir kadın bu sorunları çözmek için devreye girer ve erkekler, onun kadar maskülen olmadıkları için aşağılanır. Döngü budur. Bu, jenerasyonları AFC yapan, kendi kendini devam ettiren negatif maskülenliktir. Söylemeye gerek yok ki, tüm bunlar maskülenitenin ne olduğu konusunda karışıklık yaratmaktadır.

Benim Pozitif Maskülenite olarak adlandırdığım şeye göre yaşamak için bir plan yapmadan önce, erkekliğin neden değerli olduğunu ve neden kendinizde, oğullarınızda ve toplumda teşvik edilip geliştirilmesi gerektiğini göz önünde bulundurmanız gerekmektedir. Bu konuda “herkesin ihtiyacı olan bir şey yarat ki, senin gitmene gerek olmaksızın onlar sana gelsin” düşüncesine inananlardanım. Peki, nereden başlayacaksınız? Kendinizden başlamalısınız. Bir “erkek” olarak kendin hakkındaki fikirleri değiştirmeli ve bir “erkek” olarak düşünmeye başlamalısın. İlk adım, feminen koşullandırmanın size öğrettiklerini kişiliğinizde bir ego yatırımı haline gelene kadar unutmaktır.

Kendinizi ifade ettiğinizde, kendinizi “kadın düşmanı” ya da 1950’lerin mağara adamı düşüncesi gibi suçlayan kolay ithamlara karşı dayanıklı hale gelmeniz gerekmektedir. Gerçekten pozitif maskülen bir erkek, dünyanın kendisine karşı çıktığı bir durumda bile Matrix’ten ayrışır – bu bir kadının sizi canlı, sorumlu ve kararlı maskülen bir erkek olarak çekici bulmasını sağlar. Örnek teşkil etmek için bunu gerçekten yaşıyor olmalısınız. Bu, herhangi birinden ya da herhangi bir şeyden bir şeyler öğrenmek istemeyen, umursamaz, dar görüşlü bir robot olduğunuz anlamına gelmez. Bunun anlamı, dünya size “egoist”, “mağara adamı”, “kırılgan egolu”, “maço”, “çocuksu”, “serseri”, “kadın düşmanı” vb. demesine rağmen, tereddütsüz maskülen olmanın olumlu değerlerini yaşadığınız ve örneklediğiniz anlamına gelir.

Sonsöz

Görevlerimi ihmal etmemek adına, özellikle de bu okuduğunuz kavramları geliştirme sürecinde, hak ettiği yere hakkını vermemek olmazdı. Oyunun Evrimi başlıklı makalede, oyunun (şu anda daha iyi bir terim bulunamadığı için) erkeklerin yaşamlarının diğer yönlerine nasıl yayıldığını ve erkeklerin ilişkisel ihtiyaçlarını karşılamak ve sadece cinsel hayatlarını değil, aynı zamanda profesyonel ve ailevi hayatlarını da geliştirmek için nasıl kullanıldığını ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Aşağıda, sık sık ziyaret ettiğim ve bu kitapta bulunan fikirleri şekillendirmede bana yardımcı olan ve ilginç bulduğum blogların bir listesi bulunmaktadır. Bazı yazarlar kişisel arkadaşlarım, bazıları ise manosferin gayri resmi meslektaşlarıdır.

İlk olarak, tabii ki kendi blogum The Rational Male: therationalmale.com. Şu ana kadar okuduklarınızın çoğu, orijinal biçimiyle “Birinci Yıl” bağlantı sayfasında bulunabilir. Burada, bu kitapta bulunan makalelerin çoğunu bulabilirsiniz ancak bunlar 2011-2012 yıllarına ait makalelerin sadece küçük bir bölümüdür. Şimdiki yayınlama tarihinde, “İkinci Yıl” makalelerinin de bir koleksiyonu bulunmaktadır. Şu anda 320’den fazla yazıya sahibim. Bu kitapta ele aldığımız konulara ilişkin daha fazla okuma bulmak isterseniz veya ele almadığım bir konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, arama yapabilir veya göz atabilirsiniz. Ayrıca, “hakkında” sayfasını kullanarak bir konu talep edebilir veya bana özel bir soru sorabilirsiniz.

SoSuave forumu, ilk fikirlerimin kök saldığı yerdir. The Rational Male’de 320’den fazla gönderim olabilir ancak hala moderatör olduğum bu forumda 5.300’den fazla gönderim bulunmaktadır: www.sosuave.net/

Bu kitabı derlemem konusunda bana dolaylı olarak teşvik olduğu için RooshV’ye kişisel teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Roosh’u http://www.rooshv.com/ adresinde ve Roissy’yi (ya da birçok takma adıyla) Heartiste olarak http://heartiste.wordpress.com/ adresinde bulabilirsiniz.

Sadece pratik ve uygulanabilir bir oyun yaklaşımı açısından, http://krauserpua.com/ adresindeki Nick Krauser en iyilerden biridir. Nick birçok PUA kılavuzunun yazarıdır ve öncelikle yaklaşım ve baştan çıkarmaya odaklanırken, tekniklerin arkasındaki psikolojik ve sosyal mekaniği de çok iyi anlamaktadır. Kendini bugünkü haline dönüştürme hikâyesi ilham vericidir.

Rational Male’e başladığımdan ve manosferde bir demirbaş haline geldiğimden beri karşılaştığım tüm blog yazarları arasında hiç kimse beni Dalrock kadar derinden etkilemedi: http://dalrock.wordpress.com/ Dal’dan etkilendim çünkü monosferde genel ahlak fikirlerini ve bunların oyun kavramlarıyla nasıl ilişkili olduğunu anlatabildiğim ve onunla aynı zihinsel dalga boyunda olduğumuzu bildiğim tek erkek o. Dalrock Hristiyan- Manosferi’ndeki en iyi blog yazarı çünkü oyun ve hipergami kavramlarını anlıyor ve bunları Hristiyanlaştırılmış bir bağlamda doğru bir şekilde uyguluyor. Dalrock, oyun’a böylesine bir yaklaşımdan rahatsız olan okurlar için bu boşluğu dolduruyor. Eğer Rational Male’i okuduysanız ve kendinizi kavramlara katılıyor ve kabul ediyor bulduysanız ancak kişisel veya dini inançlarınıza meydan okuduğunu hissediyorsanız, Dalrock’un içeriklerini okumanızı tavsiye ederim.

Kitabı okumanın, önceden cinsiyetler arası dinamikleri nasıl algıladığınız konusunda fikirlerinizi değiştirmiş olduğunu içtenlikle umuyorum. Belki kitabın tamamına katıldınız, belki de bazı itirazlarınız veya sorularınız var. Bu tartışmayı teşvik ediyorum ve manosferin büyük bir kısmı da aynı şekilde yapıyor. Soruları olan insanlar beni korkutmaz ancak hiç sorusu olmayan insanlar beni korkutur. Eğer bu kitabın size daha bilinçli olma konusunda yardımcı olduğunu düşünüyorsanız, bunu duymaktan mutluluk duyarım. Tehlikeli fikirler önererek toplumsal cinsiyet dengelerini altüst ettiğimi düşünüyorsanız, bunu da duymaktan memnuniyet duyarım. Önemli olan, manosferin bu tür bir tartışmaya sahip olması ve sizin fikirlerinizi veya endişelerinizi eklemenizle birlikte tüm erkekler için daha iyi bir farkındalık oluşturmasına yardımcı olmaktır.

Rollo Tomassi – www.therationalmale.com