Bu yazının içeriği
Üzgünüm, bunu size açıklayacağım ama uzak mesafe ilişkisi (LDR) diye bir şey yoktur. Doğru duydun, bir ilişkin yok. LDR meşru bir ilişkide olduğunu düşünmek için olan gerekli kriterleri karşılamıyor. Ortada telefon üzerinden bir taraftan diğerine geçen kelimeler ve mesajlardan başka bir karşılıklılık yok. Bu insana sadık kalmak için kafanızın içinde hesap verilebilirlik, yükümlülükler ve sorumluluklar oluşturuyorsunuz. Kafandaki idealleştirme ile beraber sadakat bağlılığını korumaya çalışıyor ve uzak mesafe ilişkisi (LDR) yaşadığın insan dışında herkesin düzenli olarak bunun delilik olduğunu söylemesini görmezden geliyorsun. LDR, ONEitis’in en sinsi türlerinden biridir. LDRler ONEitis’in en kolayca fark edilebilen türüdür ve bir erkeğin yaşamının olgunlaşması üzerinde bu kadar zararlı etkisi olmasaydı bunu gülünç sayabilirdik. LDR’deki erkek genellikle gezegenin diğer ucundaki veya yüzlerce km uzaklıktaki “ruh eşi” için acınası bir çabayla hayatından yılları feda eder. Bir LDR’nin işe yarayabileceği fikrini çürütmek, hayatının önemli bir bölümünde yuttuğu, bu hayali ONEitis yakıtlı idealizasyon inancını çürütmekle eşdeğerdir. LDR’yi ve iki tarafın ciddiyetini ve sadakatini eleştirmek kolaydır, insanlar genelde LDR yaşayanlara şu düşünceli tavsiyeleri verirler. Bir taraf ya da her iki taraf belli bir zaman diliminden sonra diğerini “aldatacaktır”, bu doğru ama LDR’ler derinden şartlandıkları beklentiler ve korkuların sonucu olarak, gelecekte daha çok zararlı sonuçlar doğuracak bir zihin yapısına sahiptirler.
Size tanıdığım, kaç tane normalde zeki ve hırslı olan adamın o TEK kadını takip etmek için hayatlarının yönünü kapsamlı bir şekilde değiştirdiklerinin sayısını veremem bile. Üniversite alanlarını değiştiren erkekler, üniversitesini ruh-eşine göre seçenler ya da değiştirenler, daha önce hiç düşünmedikleri işlere başvuru yapanlar, hırslarının ve niteliklerinin altındaki işlerden kabul alanlar, dinlerini değiştirenler ve gezegenin diğer ucuna taşınan erkekler. Hepsi hayali-erkek arkadaşı oynadıkları LDR’deki idealize ettikleri kadınla daha iyi uyum sağlamak için; sadece o kadının düşündükleri kadın olmadığı gerçeğini öğrenirler ve aldıkları kararların hayatlarında yarattığı ciddi sonuçlar karşısında depresyona girerler.
LDR (uzak mesafe ilişkisi), LJBF’e (sadece arkadaş kalalıma) benzer ancak daha fazla sorun teşkil eder. Yedek erkek arkadaşı oynarsın, yakın gelecekte herhangi bir yakınlık veya cinsellik alma beklentin olmadan, gönüllü olarak, bir kadının özel ve tek eşli partneri gibi tüm sorumlulukları ve yükümlülükleri, monogamik bir partner olarak kabul edersin. Ancak LDR, LJBF anlaşmasından daha kötüdür. Her şeye rağmen, kız onun sevgilisi olarak kalmayı kabul etmiştir (km’lerce uzaktan) ve erkek sabretme konusunda tökezlerse, yaptığı bu ONEitis ego-yatırımı kötü bir son oluşturur. Kaçınılmaz olan olur ve LDR biterse, kendinden şüphe duyan şekilde kalakalan erkek olur, zaman, para ve çaba harcadığı için kendini yer bitirir ve aldatan taraf kim olursa olsun suçluluk hisseden o olacaktır.
LDR (uzak mesafe ilişkisi), sürekli olarak eylemlerinizin yönünü göz önünde bulundurduğunuz görünmez bir arkadaşa sahip olmak gibidir. Bu görünmez arkadaş tarafından kişisel romantik, aile, eğitim, kariyer, kişisel olgunluk ve büyüme fırsatlarında kendini kısıtladığını ya da bunları hiçbir zaman deneyim etme şansı bulamayacağını düşün. Nihayetinde görünmez arkadaşınla boşandığında, tüm bunlara değmiş olacak mı?
Erkekler LDR’lere tutunuyorlar çünkü henüz Reddedilmenin Pişmanlıktan daha iyi olduğunu öğrenememişler. AFC’ler LDRlerine özenle yaklaşacaklardır çünkü bu dışarı çıkıp potansiyel, gerçek bir reddetme ihtimali barındıran yeni kızlara yürümekle karşılaştırınca daha iyi bir seçenek gibi görünür. “Garanti olan” ile kalmanın daha iyi olduğunu düşünürler ama LDR’nin uzun vadedeki kaçınılmaz sonuçları hayata hasar bırakan cinstendir. Hiçbir şey kendini beğenmiş bir şekilde LDR’de olduğunu söyleyen bir erkekten daha fazla çaresizlik ve özgüven eksikliği yayamaz. Kadınlar senin geldiğini bir mil öteden anlarlar çünkü sen seçenekleri olmayan bir erkeksindir ve tek bir seçeneğe tutunuyorsundur. Aslında erkeğin LDR’yi devam ettirmesinin tek sebebi seçeneksizliktir. Eğer tabak çevirseydin LDR’yi hiçbir zaman iyi bir fikir olarak görmezdin. Ve her 4 veya 6 ayda bir gördüğün hayali arkadaşınla ilgili, sonunda, “bu benim durumumda geçerli değil” savunması yapman yaygın olmayan bir durum değildir. Tekrar söyleyeceğim, böyle bir sıklıkla gördüğün bir kadınla sanal, uzak-mesafe ilişkisini deneyimlemek için kendini hangi fırsatlardan mahrum bırakıyorsun? Kendini gerçekten bu kuralın bir istisnası olarak mı görüyorsun? Gerçek şu ki ilişkinin gelecekte de devam edeceği umuduyla hayat tarzına şekil veriyorsun – bu hayatı yaşamanın iyi bir yolu değil.
Sıradaki soru zamanında bir SoSuave forum üyesi tarafından sorulmuştu:
“Sadece öğrenmek istiyorum: Bu siteden başka kiminle oyunun farklı yönlerini konuşuyorsunuz? Burada “oyun” teriminin en geniş anlamını kastediyorum, o yüzden pick-up’ı ama aynı zamanda özgüveni de, ilişkimi nasıl sağlıklı tutabilirim, toplumdaki erkek ve kadının rolleri vb.”
“Monosfer”deki görüşleri kamuya açık bir şekilde dillendirme deneyimlerim genellikle olumsuz oldu. 3-4 tane pick-up ile ilgilenen iyi erkek arkadaşım var ve bunu seviyorlar. Ama bu arkadaşlar kuralın bir istisnası değiller. Ailem (beta baba, kontrolcü anne) kızlara olan tutumumun cinsiyetçi ve ONSler (Tek Gecelik İlişkiler) ile ilgili fikrimin “iğrenç” olduğunu düşünüyor. Neredeyse tanıdığım herkes Disney / Ruh eşi tarzı ilişkilere inanıyor ve bazı akranlarım (ben 21 yaşındayım) düzenli hayata geçip evlenmeye başladılar. Tanrı onlara yardım etsin. Kızlarla yatakta bir erkekte neleri çekici bulduğunu konuşmak ilginç olabilir, kendilerini ne ölçüde kandırdıklarını görmek için ama sonunda bu ters-etki yapar çünkü kadınlar kendi cinselliğini nasıl ifade edeceğini zaten biliyor olan bir erkek isterler.”
“Biz erkek olarak bunları toplum içinde konuşabilir miyiz? Senin tecrübelerin neler?”
Başlamadan önce, çok genç bir adamın böyle kavrayışlı bir soru sorduğunu görmenin cesaretlendirici olduğunu söylememe izin verin.
Matrix’ten:
MORPHEUS: Matrix bir sistemdir, Neo. Sistem bizim düşmanımızdır. Ama onun içindeyken, etrafa baktığında, ne görürsün? İş adamları, öğretmenler, avukatlar, marangozlar. Kurtarmaya çalıştığımız insanların zihinleri. Ama bunu yapana kadar, bu insanlar hala sistemin birer parçası ve bu onları bizim düşmanımız yapar. Anlamalısın ki, çoğu insan fişten çekilmeye hazır değil. Ve çoğu bu durumu kanıksamış, o yüzden sisteme umutsuzca bağımlılar, sistemi korumak için savaşacaklardır.
Oyunu konuşurken kulak mesafende olan her beta, senin cinsiyetler-arası ilişkilerdeki “değişik” düşüncelerine, kadınların “nasıl” olduklarıyla ilgili tarafsız, eleştiren gözlemlerine şahit olacaktır. Şunu anla, bu Beta her gün senin fikrini toplum içinde “düzeltmek” için fırsat bekliyor. Eşsiz şövalyelik ruhuyla, yüce bir niyete sahip bir AFC, kadının yakınlığını kazanma hırsıyla, kendi niteliğini kanıtlayan, seni de toplum önünde “kötü adam” olarak gösterecek bir fırsat için yanıp tutuşuyor. Anonim bir ortamdayken bile (internet gibi), eşsizliğini ispatlamanın peşinde, onun sana yazdığı ters cevapları bir kadın okur da yazgısal bir şekilde ondan etkilenir diye. Sendeki oyuncu enerjisinin farkına varan, açıkça bunun hakkında konuşmayan erkeklerin, standart olarak feminen zorunluluğun yanında yer alacağını farz etmek en iyisidir. Beta Oyununun uygulayıcıları (erkeklerin %90’ından fazlası) için bu bir fırsattır çünkü yapmacık duracakları korkusuna kapılmadan kadınların kullandığı aynı utandırma taktiklerine başvuracaklardır.
Bu işin mekanizması ama tavşan deliği bundan daha derine gidiyor. Yüce beyaz şövalyemizin işe yaraması için çok yatırım yaptığı Beta Oyunu için, sözde bir sisteme güvenir. Sözde sisteminin onu kadının yakınlığına (sekse) en iyi şekilde ulaştıracağına güvenir. Onu savunarak ve feminen zorunluluğa bağlı kalarak varsayımını teyit etmelidir. Oyunu ve ego yatırımı yaptığı kimliği tamamen bu sisteme bağımlıdır. O yüzden sadece oyununu ve egosunu savunmaz, aynı zamanda Beta Oyununu mümkün kılan sosyal yapıyı da savunur. Gördüğünüz gibi, bir AFC, onu AFC yapan zihinsel şemalara tutunduğunda, onu sürekli bir teyit etme, destekleme ihtiyacı duyar, özellikle kadınlarla olan dikkat çekici başarı eksikliğine rağmen. AFC’ler varildeki yengeçler gibilerdir – bir kez biri tepeye tırmandığında diğeri onu aşağı çeker. AFC, diğer AFClerden aşikar olan başarısızlıklarıı tasvip etme ihtiyacı duyar. Ona “endişelenme, sadece kendin ol” veya “o kaliteli bir kadın değil çünkü senin ne kadar harika bir erkek olduğunu göremiyor” diyecek diğer AFClere ihtiyacı vardır.
Bir AFC sonunda ikinci bir buluşma yaptığında ve sonunda bir kadınla yattığında, bu sahip olduğu zihniyet için en büyük onaylama olur. “Gördün, sadece sabırlı Efendi Erkek olman gerek ve doğru OLAN gelecektir.” Bu tepeden bakma tavrının başladığı yerdir ve şimdi PUA arkadaşlarına “kendi Oyununun” işe yaradığını ve Pozitif Maskülanite zırvaları olmadan bir şeyler elde ettiğini söyleyebilecektir.
Gerçekte, onun bir kız arkadaş bulmasında yol açan tüm koşulları ve “onunla sevişecek” kadına razı gelme gibi temel bir kusuru farklı şekilde yorumlar, görmezden gelir. Ama bu onu durdurmaz, kendini ahlaki olarak üstün bir seviyeye konumlandırır. Uzun bekleyişi sona ermiştir ve nihayet Beyaz Şövalye olmuştur.
Erkekler tarafından başlatılan Onur sistemi, zamanla feminen amaca hizmet etmeye başladı. Onur prensibinin insan uygarlığı kadar önceye gittiğinden şüphem yok ama erkeklerin kurumlaştırdığı çok fazla temel gibi, feminenite onları üstü kapalı bir şekilde kendi amacına hizmet edecek pozisyona getirmiştir. Robert Greene, Baştan Çıkarma Sanatı kitabının girişinde baştan çıkarmanın sanat olarak gelişmesine neden ihtiyaç olduğunu açıklıyor. Bunun için bizler kadının bir emtia olarak görüldüğü antik uygarlıklara bakabiliriz. Kadınlar kaderlerini kontrol edebilecek açık, dışsal güce sahip değillerdi ama üstü-kapalı psikolojik, içsel güçte ustalaşmışlardı (hala öyleler). Bu durum erkeklerin ve kadınların tercih ettikleri iletişim yöntemleri arasında paralellik gösterir. Feminenliğin öncelikli amacı her zaman cinselliktir ve diğerlerini böyle manipüle eder. İki cinsiyet de çoğunlukla benzer şekilde iletişim kurarlar ve kendi cinsiyetleriyle de öyle. Erkekler olarak kendi dünyamızı düzen içinde tuttuğumuzda, değerli bir amaç için kendimizi feda ettiğimizde, problemleri rasyonellikle çözdüğümüzde ve daha bir dizi başka niteliklerimizle saygı duyuluruz ve güvene layık oluruz. Bizler açık ve dürüst olmalıyız; ilişkileri konusunda üstü-kapalı hareket eden bir erkeğe rastladığımızda ona “kaypak” deriz ve onun güvenilmez olduğunu düşünürüz. Hatta en soylu amaçlar için bile, erkeklerin yanıltma sanatını uygulaması kamuoyu önünde saygı gören bir şey değildir. Bu açık maskülen doğa kadınların suiistimal etmeye çok hazır oldukları bir şeydir. Kadınların cinsel etki güçleriyle, bu açık erkek sosyal etkileşim dinamiğini kombine et ve kadınlar kendilerini dolaylı güçlerini kullanabilecek pozisyona koyarlar. Kleopatra bunun harika bir örneği – orduları savaşa güçlü erkeklerin gurur ve onurlarına hitap ederek gönderiyordu, kendi cinselliğini ödül olarak saklı tutarak.
Kadınların neredeyse tüm sosyal sözleşmeleri, erkek sosyal kurumlarına hitap etmek veya onlara saldırmak amacıyla kurulmuştur – Bu sözleşmelerin temelinde idealist bir onur duygusuna bağlılık yer alır. Bunun açık bir örneği tabi ki “utandırma” ve “doğru olanı yap” sosyal sözleşmesidir. Aslında “erkek” olmak maskülen Onurdan iğrenen feminen zorunluluğa uygun yaşamakla eş anlama getirilmiştir. Onur kadınlar tarafından yaratılmamıştır ancak kadınların amacına hizmet etmek için yeniden oluşturulmuştur. İncil’deki On Emir’de, zina yapmamız -başka bir adamın karısıyla yatmamız- yasaklanır ki, çok eşliliğin norm olduğu dönemde bu kurala uymak muhtemelen çok zor olmamıştır. Aslında birden çok eşe sahip olmak varlıklı olmanın göstergesiydi, dönemin göze çarpan tüketimiydi. Poligami (çok eşlilik) neden şimdi sosyal bir sapkınlık olarak görülüyor? Poligamiyi onurlu bir şeyken (hatta imrenilecek) onu şeytani bir tabuya dönüştüren hangi değişiklikler oldu?
Sosyal koşullar dil ve kültürle evrim geçiriyor. Bugün Onurlu diye düşündüğümüz şey yüzyıllar içinde şekilleniyor. Onurun erkekler arasında Onurun en yüksek haliyle hüküm sürdüğü zamanları romantize etmek ve şuan toplumun içinde bulunduğu üzücü duruma ağıt yakmak kolaydır ama böyle yapmak aptalların işidir. Özünde Onur, öyle olmalı ki erkeğin temelidir ama sadece onun bize karşı da nasıl kullanılabileceğini anladığımızda kullanışlıdır.
Erkeklere karşı Onur kavramının kullanılmasının birincil yollarından biri, erkekten bir taraftan eşitlikçi cinsiyet yolları beklenirken, diğer yandan da erkeklerden geleneksel maskülen rollerinin devam ettirilmesinin beklenmesidir. Son 60 yıldır gelişen feminizm maskülen olan her şey için mükemmel bir Hile 22 sosyal sözleşmesini yaratmıştır; erkek olmanın sorumluluklarını yerine getirme beklentisi (Erkek Ol) ile beraber diğer yandan masküleniteyi karalamaya koyulmuştur (Çeneni Kapat). Erkekliğin herhangi bir açısı maskülen sorumluluk olarak feminen amaca hizmet eder hale getirilirken, diğer taraftan Ataerkillik, erkek imtiyazı veya kadın düşmanlığı olarak etiketlenmiştir.
Temel olarak, bu sözleşme Beta erkekleri sürekli olarak kendi kuyruklarını kovalayan bir durumda tutuyor. Hayat boyunca maskülanite (Ataerkillik) ile lanetlendiklerine inanmaya koşullandırılmışlar. Ancak hala feminen amaca hizmet ettikleri sürece “Erkek Ol” ifadesinden sorumlular. O yüzden batı toplumundaki erkeklerin yarısının kadınların dünyayı domine ettiklerine inanmaları sürpriz değil, aynı anda da kadınlar da Ataerkilliğin geçmek bilmemesinden şikâyet ediyor.
Bu büyük bir buyruk olan Hile 22’dir. Erkek gibi davranan erkek kadınları hor gören(şovenist), kadın düşmanı, ataerkildir ama hala kadın zorunluluğun ihtiyaçlarını gidermek için uygun koşullar altında erkek gibi davranmalıdır. Günümüz modern toplumunda bizler Onurun ne olduğu konusunda çok farklı anlayışlara sahibiz veya ilk çıkış noktasında hangi amaca sahip olduğuyla. Çoğu AFC’de gördüğüm psikolojik gizli etkilerden bir tanesi, Onur kavramının bozulmuş haline karşı güçlü, kendini beğenmiş bir kendini adamaya sahip olmalarıdır. Ana ilke unutulmuş, kadınlara standart olarak saygı duyulmaya başlanmıştır; temel olarak unutulmuş Onur, yerini kadınlara, ortada başka bir nitelik olması gerekmeksizin sadece kadın oldukları için saygı gösterilmesi gerektiği düşüncesine bırakmıştır. Bizler bunu çocuk olduğumuz zamanlardan beri öğrendik. Doğal olarak, bu feminite tarafından Victioria Devrinden beri şiddetle teşvik edilmiştir çünkü feminen amaç için hizmet etmiş ve ardından isteğe bağlı doğum kontrolünün sunulmasıyla cinsel devrimi tetiklemiştir. Günümüzde kadınlar hala bu tarih hatasını kendi amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanıyorlar. Erkek kadının “bağımsızlığını” tanırken, diğer yandan kadına karşı sorumlulukları “Onurluca” yapmalıdır. AFCler bu fikirleri yalayıp yutarlar ve kendilerini kadının idealine göre daha iyi şekillendirmek ve diğer erkeklerden daha “eşsiz” olduğunu ispatlamak için, kendilerini yanlış bir erdemlilikle ortaya sunarlar.